Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Şüphesiz Akdeniz’i anlamak için her şeyden önce Akdeniz ve Akdenizlilik ruhunu ön plana çıkartmak gerekmektedir. Öte yandan “kendi başına bir dünya olan”[1] Akdeniz’i klasik anlamda bir deniz olarak algılamak ve dünyanın dört bir yanında edebiyatçılara ilham kaynağı olan Akdeniz’i sadece coğrafi bir bölge olarak kabul etmek doğru mudur? Klasik anlamda Akdeniz neresidir, nerede başlar ve nerede biter? Akdenizli sadece sinirli ve esmer tenli insanların yaşadığı bir coğrafya mıdır yoksa farklı özellikleri de var mıdır? Cevap verilmesi gereken başlıca sorular bunlardır esasında. Akdeniz pek çoklarının maalesef yanlış bildiği üzere bir iç deniz midir? O bir deniz değildir, sıradan bir iç deniz hiç değildir. Sardunya, Ege, Adriyatik Denizi gibi pek çok farklı denizi içinde barındıran, limanlar, karmakarışık ticari ilişkiler, koloniler, deniz imparatorluklarının buluştuğu ve kesiştiği bir yerdir Akdeniz. Ayrıca Akdeniz burası büyük dinlerin ve kutsal kitapların güzergâhı, karargâhı ve kalpgahı olan bir coğrafi nokta, Maşrık’ın Mağrib’e aktarıldığı yer, Batı’dan Doğu’ya ve Doğu’dan Batıya açılan ilk pencere, ispanya şiiri, Arapların bilim dünyası, Etrüsk sanatı, Minos çömlekleri, Miken vazoları, Roma Mimarisi, Endülüs’te dans, Yunan estetiği, Anadolu mitolojisi, tarihin ve kültürün şekillendiği Kudüs, İskenderiye, Venedik, Cenova, Marsilya, İzmir hep bu coğrafyanın temel taşlarıdır. Bütün bunların ötesinde Predrag Matvejevic’in ifadesiyle Akdeniz evrenselliğe karşı yerellik, Agora’ya karşı labirent, Dynoissos neşesine karşı Sisyphos kayası, Alethia’ya karşı enigma, Atina’ya karşı Sparta, Roma’ya karşı barbarlar, Doğu İmparatorluğuna karşı Batı İmparatorluğu, Kuzeye karşı güney, Avrupa’ya karşı Afrika, Hristiyanlığa karşı İslam, Katolikliğe karşı Ortodoksluk, İsa’nın öğretilerine karşı Musevi soykırım olarak da karşımıza çıkar.[2] Sadece Doğu Akdeniz’de Sümer, Akad, Babil, Asur, Mısır, Hitit, İran, Minoen, İyonya, Yunan uygarlıklarının egemen olduğu düşünülecek olursa bölgenin eşsiz bir hazine olduğu, dünyanın hiçbir bölgesinin burayla boy ölçüşemeyeceği de kendiliğinden ortaya çıkar.
Şimdi bir bakalım ve hafızalarımızı bir tazeleyelim. Bize hep öğretilen ya da beynimizin kuytularına sokulan “Dünyanın 7 Harikası” nedir, nerelerdedir acep?
Bunlar bugüne kadar “Dünyanın 7 Harikası” olarak geldi günümüze. Peki ya bütün uhrevi dinlerde yerini bulan, İslam coğrafyasından Hristiyan dünyasına ve Yahudi inanışına kadar varlığına inanılan bir başka “7” efsanesi nedir? O da “Ashab-ı Kehf” olarak bilinen “Yedi Uyuyanlar/Uyurlar Efsanesi” ve dünyanın 7 farklı coğrafyasında bulunmaktadır. Maximilian, Lamblicus, Martinian, John, Dionysius, Exacustodianus ve Antoninus isimlerini taşıyan Yedi Uyurlar, Hristiyan oldukları için zulme uğrar. İdama mahkum edilen yedi genç kaçıp Yedi Uyurlar Mağarasına saklanır. İnanışa göre saklandıkları bu mağarada uykuya dalan Maximilian, Lamblicus, Martinian, John, Dionysius, Exacustodianus ve Antoninus ya da bizim insanımızın deyişiyle Yemliha, Mislina, Mekselina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş ve Kefestatayuş ve köpekleri Kıtmır, diğer adıyla Yedi Uyurlar, 309 yıl burada uyur. Lamblicus'un mağaradan çıkıp kent merkezine gitmesiyle gerçeği öğrenir. Bir göz atalım bakalım nerelerde bunlar;
1-Selçuk/İzmir’de Panayır Dağı eteklerinde
2- Tarsus/Mersin’in 14 kilometre kadar kuzeybatısında bir dağ yamacında
3- Afşin/Kahraman Maraş’ta
4- Lice/Diyarbakır’da bulunan Duru köyündeki bir dağın yamacında
5- Amman’a 10 kilometre mesafedeki Kahf al-Raqim bölgesinde
6- Girne/KKTC’de Çatalköy yakınlarındaki Hz. Ömer Tekkesi’nin hemen altında
7- Güney Kıbrıs’ta Larnaka’da bulunan Tuz Gölü kıyısındaki Hala Sultan Tekkesi içerisinde
Ayrıca Azerbaycan, İspanya, Cezayir, Mısır, Ürdün, Suriye, Afganistan ve Doğu Türkistan’da da Ashab-I Kehf ya da Yedi Uyuyanlar Mağarası bulunmaktadır. Bir sonraki yazımızda bunlarla ilgili ayrıntılı bilgi de veririz kısmetse.
Dünyanın 7 harikası olarak bilinen muazzam yapıların hemen hemen tamamına ev sahipliği yapan, Ashab-ı Kehf olarak da bilinen Yedi Uyuyanlar Efsanesi’nin dünyada görüldüğü yerlerin neredeyse tamamının Akdeniz coğrafyasında bulunduğu, mitolojide Olimpos adı verilentanrıların evinin Yunanistan dışında Anadolu coğrafyasında ve Antalya Beydağları, ayrıca Edremit yakınlarında Kaz Dağları civarında olduğu göz önüne alınacak olursa, tarihin babası Herodot’un bir Akdenizli olduğu[3, Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Türk edebiyatının en büyük Akdeniz yazarlarından Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın Bodrum’a adını veren Halikarnasos’la aynı havayı soluduğu hatırlanırsa Akdeniz’in yerelle evrenseli kucakladığı da ortaya çıkar.
A. Kadir Bulut’un uğruna şiirler yazıp “en verimsiz topraklara ekildiğini bildirdiği ve ekmeklerini elleriyle tavlayan Akdeniz insanlarıyla özdeşleştirdiği” Frenk incirlerinin Kıbrıs adasında Babutsa olarak bilindiği, Akdeniz coğrafyası dışında başka bir yerde yetişmediği, üç kutsal kitapta adı geçen Yaban Mersin’inin Akdeniz’in farklı noktalarında Murt/Mirt/Mirth gibi isimler aldığı, kutsal olarak bilinen defnenin daphne/dephne olarak bilindiği, aynı şekilde neredeyse bütün Akdeniz’de kutsal olarak bilinen defne, çınar, söğüt, Demirağ’ın “Bilge zeytin ağaçları sallanıyor sevgilimin gözlerinde”[4] diyerek göndermeler yaptığı zeytin ağaçlarının kutsal kitaplardan dile kadar hayatın bütün alanlarında görüldüğü düşünülürse bu coğrafyanın özellikleri kendiliğinden ortaya çıkar. Örneğin Socrates’ın Atina’da zehir içerek kendisini öldürdüğü yer “megaren” olarak bilinmektedir ve bu kelime Türkçede “mağara” olarak karşımıza çıkar. Akdeniz kültürü böylece dünyanın hiçbir bölgesinde görülmeyen bir etkileşimle sınır tanımadan yereli evrensele taşır ve dünyanın en zengin, en yoğun, en şaşılası kültürel birikimini insanlığın hizmetine sunar.
Görüldüğü üzere Dünyanın 7 Harikası da, Yedi Uyuyanlar Mağarası ya da Ashab-ı Kehf de hep Akdeniz’dedir. Akdeniz kavramını sakın ola ki coğrafi bir olgu olarak değerlendirmeyin. Burada bahsedilen kabaca bizim İskenderun Körfezi’nden bir çizgi çekildiğinde İspanya-Tunus hattından ve Cebelitarık Boğazı’ndan okyanusa uzanan iç deniz Akdeniz değildir. Çünkü Akdeniz tek başına coğrafi bir kavram ya da dini bir olgu veya tarihi bir bakış açısı değildir. Akdeniz bambaşka bir şeydir. Anlatmaya, aktarmaya devam edeceğiz. Akdeniz anlatmaya, Akdeniz’i anlamaya ve muhtemelen Akdeniz üzerinden kafaları karıştırmaya devam edeceğiz efendim. Dostlukla kalın, kitapsız kalmayın.
[3] (Yunancadan çeviren) Yiğit Değer Bengi, Herodotos, Tarih (Historiai), İstanbul, Nisan 2007.
[4] Fikret Demirağ, “Yaslı Bir Akdeniz Ezgisi”, Akdenizli Şiirler ve Aşk Sözleri, Lefkoşa, Kasım 1984, s. 46.
[1] Faruk Tabak, Solan Akdeniz 1550-1870, Yapı Kredi Yay., İstanbul, Mart 2010, s.9
[1] Ayrıntılı bilgi için bkz. Predrag Matvejevic, Akdeni,z’in Kitabı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1987.